YAKINLARI ANLATIYOR

KIRIMHAN AKINCI

Feyzi Akkaya ile şaşırtan tanışma

“En büyük patronlardan biri ile görüşeceğimden kravatlı, takım elbiseli vaziyetteydim ve onu da büyük bir oda ve masa başında bulacağımı düşünüyordum.
Sedef Gemicilik’teki (Dil İskelesi) görevliler Feyzi Akkaya’yı görmek istediğimi anlayınca beni tersanedeki gemi kızaklarından birinin yanına götürdüğünde oldukça şaşırdım. Kot pantolon ve gömlekli işçi tulumlarını giymiş birisi, kasketli, kaynak gözlüklü olarak bir geminin omurgasında kaynak yaparken, yanındaki ustabaşına da bilgi veriyordu.
“Feyzi ağabey, Ankara’dan gelmiş bu arkadaş” dediklerinde kaynak gözlüğünü kasketinin üzerine çekti ve babacan bir ifadeyle “Hoşgeldin” dedikten sonra, “Ağırlayın misafirimizi, çay, kahve ikram edin. Ben 15 dakikaya işimi bitirip geliyorum” diye talimat verdi.”

Araba bagajında kendi icadı çamaşır makinesi

“Arabasının önündeki bagaj kısmında, kendi icadı olan bir çamaşır makinesi vardı. İstanbul’dan hareket ettiğinde kirli giysilerini bir mil ile tutturulmuş ve araba hareket ettikçe öne arkaya hareket eden bir sac kazana doldurur, suyunu ve deterjanını koyar, Ankara’ya kadar araba gittikçe, kazandaki kirlileri eski şanzımanlı Arçelik çamaşır makineleri gibi çalkalayıp yıkar, pirüpak eder. Ankara Macunköy’deki fabrikaya girdiğinde tüm yöneticiler, müdürler, işçiler onu idari binanın önünde beklerken, arabasını Makine Müdürlüğü’nün önüne çeker; “Evladım bir hortum ile su uzatın” der ve başlar çamaşırları durulamaya ve hemen orada gerilen bir ipe asmaya...”


HÜSEYİN ERSÖZ / İnşaat Mühendisi

Elinde testereyle “büyük patron”

“Bir konuyu danışmamız lazım. Çok heyecanlandım; Feyzi Akkaya’yı görmeye gidiyoruz. Feyzi Bey’i göreceğiz, patron, haşmetli bir insan gibi tahmin ederken, marangozhanenin önüne gittik; elinde rendesi olan, testeresi olan bir insan sandal yapmakla meşgul. Ben tabii tanımıyorum, Kırhan ağabey yanına yaklaştı, “Merhaba Feyzi ağabey” dedi. Orada sandal yapan kişinin Feyzi ağabey olduğunu öğrendim. Meğer o sandallardan 10-15 günde birer adet yapıp satıyormuş. O para o meşhur kutuya atılırdı, o kutudan da köyün ihtiyaçları için değerlendirilirdi.”

Şoför Akkaya’yı tanımayınca…

“Libya’dayken şantiyeden bir hayli uzaklaşıyor. Hava sıcak, ceketini eline alıyor ve geçen kamyonlardan birine işaret ediyor “beni al” diye. Şoför bakıyor, pejmürde kıyafetli bir insan. Şoför mahalline alıyor, ama bir taraftan da azarlıyor; “Çabuk yürü, işime geç kaldım, şu kadar sefer yapmam gerek” diye. Beraber şantiye alanına gidiyorlar. Akşam, mesaiden sonra, şoföre “Seni Feyzi Bey çağırıyor” diyorlar. Şoför bir anda afallıyor, “Feyzi Bey patron, beni niye çağırsın?” diyor. Kapıyı çalıyor, içeriye giriyor, bir anda adamcağızın başından aşağıya kaynar sular dökülüyor. Arabaya aldığı ve devamlı fırça attığı adam, Feyzi Akkaya, yanında oturuyor. O daha bir şey söylemeden şoför, “Efendim, özür dilerim” diyor. “Yok yok sakın ha! Hiçbir şey söyleme, ben seni son derece takdir ettim, sen işinin gecikmemesi için, seferinin aksamaması için beni uyardın” diyor ve onu bir miktar parayla ödüllendiriyor.”
(Bir başkasının naklettiği anı)

ERSİN TAKLA / İnşaat Mühendisi

Çocukla Tommiks, Özal ile din

“Mühendislik kültürü yanında, inanılmayacak derecede genel kültür sahibi bir adamdı. O kadar ki, Tommiks’i çocuklarla konuşurken, Özal ile de din konusunda çok derin münakaşaya girip aylarca, günlerce yazışmalar, görüşmeler yapar şekilde kendini yetiştirmişti.”

Ders gibi cevap

“Karayolları Müsteşarı Muammer Dolmacı, “Feyzi ağabey, siz şöyle biliniyorsunuz, böyle biliniyorsunuz, sizin tecrübeleriniz hepimizin malumu, artık zamanı gelmedi mi; bunları yazıya dökseniz de biz de istifade etsek” dedi.
Feyzi Bey de, “Bey, ‘tecrübe’ dediğinin şey burnu sürtülerek öğrenilen şeydir, kitaptan öğrenilmez” dedi.”

Şeffaf kişilik

“Hakikaten göründüğü gibi olan, olduğu gibi görünen, bundan yarım milim şaşmayan bir adamdı.”

Zoru basite indirgeme

“Normal bir mühendislik şirketinin - hepimiz çalışıyoruz, biliyoruz - on paftada veremediği bilgiyi, inanın bir paftaya sığdırırdı.”

Yüksek yargının başından ziyaret

“32 senedir aynı ceketi giymiş, belki günün birinde müze yapılması düşünülebilir o iki göz odada, Alemdağ’daki ambarın yanında, iki göz odada büyük bir mutlulukla yaşamını sürdürmüş. Bir gün, Anayasa Mahkemesi Reisi Yekta Bey aradı, “Hep söyleniyor, Feyzi Bey’le tanışmak isterim” dedi. Feyzi ağabey, “Yahu bende kalıp yok, kıyafet yok, ben nasıl giderim?” dedi. Bunun üzerine, Ümraniye’deki yerine Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak geldi, orada saatlerce laiklik, din konuşuldu ve oradan da geriye döndü.”

Dünyaca ünlü olurdu ama…

“Feyzi Bey, son derece içine kapanık, yalnız yaşamayı seven, kişilerle diyaloğu çok iyi olmasına rağmen açılımı çok fazla olmayan, kendi dünyasında, kendi kriterleri içinde sonsuz bir mutluluğu yakalamış nadir insanlardan biridir. Aksi takdirde bugün dünyaca bilinen, dünyaca bilinmesi gereken bir adamdı. Hiç şüphe yok.”

ALTOK KURŞUN / İnşaat Mühendisi

“Akıl işi mi?”

“Köprü kemerinde deformasyonu ölçmek için keman telinin la sesine akort edilmesiyle ilgili olarak:
“Soğuk, kış… Bir köprüde kalıplı bir deformasyon ölçmek için oraya bir tel yapıyor ve bunun la sesini ayarlıyor. Sonra değişimden oradaki deformasyonun hesabını yapıyor. Bu normal akıl işi mi?”

SADIK MEYMEN

Sanki Ölüdeniz!

“Feyzi Bey’de hiddet namına hiçbir alamet yoktu, asabiyetten hiçbir işaret yoktu. O sessiz ve vakur, Fethiye’deki Ölüdeniz kadar sakindi.”

TUĞRUL ERKİN / Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu - Türk Avrasya İş Konseyleri Başkanı

“Burada dahi var!”

“Feyzi Akkaya malvarlığını bağışlarken, 'akıl sağlığı raporunu' almak için devlet hastanesine gider. Hastanedeki işlemleri yapılırken, ne STFA'nın kurucusu olmasını kullanır, ne de işadamı kimliğini. Sıraya girer, bekler. Bir hemşirenin dikkatini çeker. Hemşire 'yaşlı amcaya' yardım etmek ister, doldurması için form getirir. Sonrasını rahmetli Feyzi Akkaya çevresine gülerek anlatıyormuş: "Hanım kız, forma yazdıklarımı okudu, doktorun yanına koşturdu, 'Burada bir dâhi var' diye."

* Bu bölümdeki anılar, İnşaat Mühendisleri Odası dokümanları ile basından alınmıştır.